Gozlemlerime tum hiziyla devam ediyorum. Yeme-icme dedim, pub dedim, spor dedim ama en keyifli basliklardan birini acmayi unutmusum: Kultur – Sanat.
Ingiliz’ler bu iki kavrama cok onem veriyorlar. Londra tam bir kultur-sanat cenneti. Muzikaller, konserler, operalar, tiyatrolar, showlar, jazz barlar , sergiler, muzeler oldukca cesitli.
Muzikaller aylarca, bazen yillarca gosterimde kalabiliyor ve neredeyse her gosterimde salonu dolduruyorlar. Muzikallerin biletleri diger sanatsal aktivitere gore biraz daha pahali ama ozellikle izlemek istediginiz bir muzikal varsa ve zaman konusunda bir kisitiniz yoksa, bir cok internet sitesinden takibe alabilir, uygun firsatlar yakalayabilirsiniz. Her turlu sanatsal aktivitelerin biletleri icin su linklere bir goz atin derim: https://www.londontheatredirect.com/Musicals.aspx, http://www.ticketmaster.co.uk/browse/musicals-catid-207/arts-theatre-and-comedy-rid-10002, http://www.officiallondontheatre.co.uk/buy-tickets/.
Ozellikle son dakika firsatlari yakalamak icin “Last Minute” sitesine bakabilirsiniz http://www.lastminute.com/theatre/
Muzikaller icin ayri bir konu basligi acip uzun uzun yazabiliriz ama kisaca deginmek gerekirse, burada sahne sanatlarina yapilan yatirim ve sanatcilarin performanslari hayal edebileceginizin cok otesinde. Inanilmaz profesyoneller. Kostumler, isik, dekorlar vs harika. Oyuncularin hepsi cok basarililar.
Bir kac hafta once Elif ile “The Book of Mormon”a gittik (kapak resmimiz orada cekildi). Uzun zamandir bu kadar cok guldugumu hatirlamiyorum. Eger Londra’ya geldiginizde hala oynuyorsa (ki bitecek gibi durmuyor hic), mutlaka denk getirip gidin derim.
Muzikaller gibi, muzeler de basli basina ayri bir konu basligini hak ediyor. Londra deyince akla cogu ucretsiz olan muzeler geliyor. İngiliz Müzesi, Bilim Müzesi, Victoria ve Albert sanat ve tasarım müzesi, Ulusal Tarih Müzesi, Ulusal Galeri, Tate Modern, Londra Ulasim Müzesi ilk akla gelenler. Ayrica bunlarin cogu da ucretsiz ve Cuma akşamları tümu 22.00’ye kadar açık!
Ingiliz halkina dair gozlemlerime gelecek olursak; İngilizler biz Akdenizliler’e göre daha mesafeli, soğuk insanlar olmalarına karşın bir mizah anlayışları var, hemi de kendilerine özgü (bknz. Brisitih Humour) . Genelde espirileri sarkastik! Bu arada Ingiltere’ye geldikten sonra adini ogrendigim bir komedyenleri var : Bill Bailey – bizim Cem Yilmaz’in Ingiliz versiyonu. Cem Yilmaz bir gun blogumuzu okursa lutfen alinmasin ama Bill Bailey bir tik daha yetenekli 🙂 Sahnede showunda bir de mini konser veriyor. Calamadigi muzik aleti yok ve showlarinda hepsini caliyor. Su aralar yayinlanan showunun adi Limboland.
Eger gunluk yasamda siklikla Ingilizlerle biraradaysaniz, bir sure sonra soylediklerinden cok, aslinda gercekte kastettiklerini daha rahat anlayabiliyorsunuz. Cok direk iletisimleri yok, lafi biraz dolandirarak soyleme kulturleri var. Mesela tren veya otobuste ;
- Hi, sorry, is anyone sitting here? (Merhaba, kusura bakmayin, burada oturan var mi acaba?) diye soran bir Ingiliz aslinda aklindan ;
- Unless there is a person who looks remarkably like a bag, I suggest you move it (orada eger gercekten cantaya benzeyen biri oturmuyorsa, biran once cantani cekmeni oneririm) diyordur.
Halbuki kisaca, oturabilir miyim dese, kisi cantasini zaten cekecektir…
Kibar, nazik, dusunceli bir millet su Ingilizler. Sinirleri de aldirilmis sanirim. Agir kanli ve sakinler. Sira beklemek (ki bunu cok ciddiye aliyorlar ve o sirada isini halleden kisileri beklerlerken ofleyip poflemezler, buyuk bir sabirla beklerler), trafikte korna calmamak, sinirlenmemek gibi ustun ozellikleri var 🙂 Kurallara uyarlar (cünkü cezalar yüksektir. Herkes kendisinden sonra gelene kapıyı tutar. Sorry (ozur dilerim), Thank you (tesekkurler) ve Cheers (tesekkurler veya serefe) gunluk dillerine cok yerlesmis kelimelerdir.
Insanlar birbirlerini tanimasalar da selamlasirlar, gunaydin, iyi aksamlar derler. Kısa sohbetler ederler, alısveri magazasında veya marketlerde birbirlerine önerilerde bulunurlar.
Cevreye de ayrica duyarlilar. Genelde bir cogu geri donusum icin dikkatli ve bilincli davranarak coplerini ayristiriyorlar. Yiyecek, icecek atiklari icin ayri, plastikler ve kutular ayri, siseler ayri olarak atilir. Biz evde henuz bu seviyeye gelemedigimizi itiraf etmeliyim ama o da olacak 🙂
Yardim severler. Daha once yazdigim gibi yardim kuruluslarina destek olurlar. Yardim kuruluslarinin pek çok yerde ikinci el mağazaları vardir ve bir cogu kullanmadığı esyaları buralara getirerek ucretsiz birakirlar. Burada satislardan elde edilen gelirler kanser ya da diğer hastalıkların araştırılması veya cocuklar için harcanır.
Harcama deyince aklima bir de Ingiltere’de bankacilik sistemi geldi. Bundan da bahsetmeden gecemeyecegim. Oldum olasi bankacilik islemlerini kolay bulmazdim ama buraya geldigimde yasadigim soku size anlatamam. Turkiye’de bankacilik konusunda cok ilerdeyiz. Kesin bilgi yayalim! Herhangi bir calisma izni ile geldiginizde hesap acabilmek icin bin bir takla atiyorsunuz. Oyle Turkiye’deki gibi musait bir zamaninizda sevdiginiz bir bankaya girip, “ben hesap acmak istiyorum” diyemiyorsunuz. Once randevu almaniz gerekiyor. Randevu da Londra’da ki bankalarda oyle ayni gune yada ertesi gune verilmiyor. Haftalar sonrasina verilebiliyor… Eger isi inada bindirirseniz, usenmeden her gun arayarak yeni acilan bir bosluk olup olmadigini sorarak bu sureyi 1 haftaya indirebilirsiniz – tecrube ile sabit. En basitinden hesap actiktan sonra bankamatik kartınızın gelmesi bir hafta suruyor.
Bana hemen kredi karti vermediler. 3-5 ay gecip duzenli geliriniz olup olmadigina, gelen gelirin de miktarina bakiyorlar. Kredi karti kullanmayi cok sevdigimden degil ama burada bir de “kredi skoru” gercegi var. Kredi skorunu baska bir baslikta anlatacagim ama kredi karti kullaniminiz ve odemelerinizin duzeni bu kredi skorunuzun yukselmesine yardimci oluyor ki bu da iyi bir sey.
Ben sirketimiz sebebiyle HSBC ile calismak zorunda kaldim. Turkiye’de HSBC kullananlar varsa belki ne demek istedigimi anlayacaklar: Buradaki merkez HSBC islemleri (online veya yuzyuze) Turkiye’dekinden cok daha karisik ve zorlu.
Basardiniz bir hesap actiniz diyelim. Banka kartiniz da var ve online bankacilik kullanmak istiyorsunuz : Allah kolaylik versin!
Burada bankacilik konusunda size tek tavsiyem sabirli olun 🙂
Benim sabir konusunda Ingilizler’den ogrenecek cok seyim oldugu kesin. Siz de benim gibiyseniz Ingiltere’de bu islere girismeden en sakin ve en sabirli halinizi takinin, Ingilizleri ornek alin derim.
Bir sonraki yazida gorusene kadar, saglicakla ve sabirla kalin.
Sevgiler
Esra