Londra’ya tasinali neredeyse 5 yil olacak, haliyle tum turistik rotalari defalarca dolastik. Hala daha arada sirada Covent Garden’da bir tur atip, Regent Street’in hemen arkasinda gizlenen Carnaby Street de bir kahve icmek, Waterloo da inip nehir boyunca yuruyus yapmak keyifli gelse de, yeni yerler gormek istiyor insan. Artik ailede iki kisinin de ehliyeti olduguna gore 🙂 arabaya atlayip Londra’nin biraz disina, hani su hep filmlerde gordugumuz goz alabildigine yesil kocaman bahceler icerisinde yer alan yuzyillar oncesinden kalma malikaneleri gezmeye gidebiliriz.
Hic gormedigim yerleri gidip gezmek, hayatta en cok keyif aldigim seylerden biridir. Hele ki bu yer yuzyillar oncesinden kalmis ve gunumuze kadar ayni o gunlerdeki haliyle korunarak gelmisse, degmeyin keyfime. National Trust dunyada da benzerleri bulunan, Ingiltere’de 1895 yilinda kulturel degeri olan yerlerin korunmasini amaclayarak kurulmus, 60000 in uzerinde gonullunun calistigi ve devlet tarafindan desteklenen bir vakif. National Trust in korumasinda olan, parklar, bahceler, kasabalar, kaleler, malikaneler var.
Genelde goz alabildigine yesil kocaman bahcelerin icinde yer alan bu yapilari gezebilmek icin belli bir giris ucreti odemeniz, ya da bizim yaptigimiz gibi yillik bir uyelikten faydalanmaniz gerekiyor. Kisi basi 63£ ya da iki kisi indirimli fiyattan faydalanip 52.5£ vererek yillik uyelik yaparsaniz, girisi 10-15£ araliginda olan bu yerlere yil boyunca bir ucret odemeden sinirsiz olarak giris yapabiliyorsunuz. Ustelik her birinin icerisinde ailece tum gunu keyifle gecirebilmeniz icin sicak yemek servisi olan bir lokanta da bulunuyor. Dolayisiyla, etkinlik hem tarihte bir yolculuga cikmak isteyen yetiskinler hem de yesillikler icinde doyasiya kosup oynamak isteyen cocuklar icin birebir.
Biz National Trust’la 2014 yilinda annemi ve babami gezmeye goturdugumuz Bath sehrinde tanistik. Eger Londra’ya 3-4 saat uzaklikta bir yolculuk planliyorsaniz Romalilarin esintilerini tasiyan Bath sehrine gitmenizi kesinlikle tavsiye ederim. Sehir bizi guzelligiyle zaten sarhos etmisken, bir de tesadufen trip advisor daki yorumlarini gorerek gittigimiz National Trust’a ait Prior Park bizi kendine hayran birakti.
Bu tip yerleri gezerken, ben hep kendimi yuzyillar oncesine gitmis gibi hissederim. Sanki bir an icin herkes sussa, o evin duvarlari gecmisteki konusmalari fisildar kulagima, bahcesinde gezinirken bilge bir kus gelir yanima anlatir gorduklerini, lutfen dokunmayiniz yazan esyalarin uzerinde duran parmak izlerine usulca dokunur gecerim gozlerimle…
National Trust gezileri, zamanda bir yolculuga cikarir sizi, orada gezindiginiz 2 saat boyunca ogrendikleriniz sayesinde, o donemle ilgili yazilmis kocaman bir kitabi okuyup bitirmis, yeni bir odaya her girisinizde, bir filmin en heyecanli sahnesini izliyor gibi hissedersiniz. Kisacasi National Trust kendinize verebileceginiz en guzel hediyedir.
Rudyard Kipling „Eger tarih hikayeler araciligiyla ogretilseydi, hic unutulmazdi demis“ National Trust bu sozun yasayan kaniti.
Bir iki ay icinde bahar kapidan gorunup, tomurcuklar patlamaya baslayinca, her haftasonu ailecek bir National Trust lokasyonu hedefimizi yerine getirmeyi planliyoruz.
Blogumuz araciligiyla kesfettigimiz guzel yerleri sizlerle paylasmaya devam edecegim.
NEREDE KALMISTIK? 