Ev Alma Komsu Al!

Londra’ya ilk geldigimiz zamanlarda, 30 yil yasadigimiz ulkede kurdugumuz dostluklari, sosyal cevreyi, is ortamini, ailemizi geride birakmis olmanin agirligi altinda ezilecegimizden ve kendimizi cok yalniz hissedecegimizden korkmustuk. Ta ki burada da dostluklar kurulana, kan bagi olmasa da aileden gibi hissettiren arkadaslarla bir araya gelene kadar.
Dogdugu topraklari geride birakip yeni bir ulkede yasama cesaretini gosteren insanlar hedefleri / hayalleri cercevesinde bir araya gelip kenetleniyor hizlica. Hem de kultur farki gozetmeksizin, iletisim kurdugun dilin ana dilin olup olmamasina bakmadan… Daha derinlerde bir yerde bir ortaklik yakalayip ona sariliveriyorsun. Tasindigimiz yeni mahallede de benzer bir durum yasiyoruz. Birbirini tanimasalar da, ayni sokaklari, parki, cafeyi, tren istasyonunu paylasan insanlarin birbirini koruyup kollamak adina yazisiz bir sozlesmesi var sanki..

Bu eve tasindigimiz haftalarda, yan komsularimizin kapisina geldigimizi belirten ve kendimizi tanitan bir kart ve kucuk birer cicek birakmistik. Daha onceki yazilari takip edenler, bu kart olayinin ne kadar yaygin oldugunu hatirlayacaklardir. Birkac gun icinde, kartimiza cevaben, kapimiz calinmaya ve posta kutusundan iceriye hosgeldiniz kartlari ve mesajlari gelmeye basladi. Sabahlari ise giderken, sessiz selamlasmalarin yerini, ufak sohbetler ardindan uzun muhabbetler aldi.

Bu sirada ben parkta karsilasip sohbet ettigim annelerden birinden, bu bolgede oturan annelerin kurdugu sadece davetle katilabildiginiz bir facebook grubu oldugunu ogrendim. Bu gruba katilmamla birlikte, hayatimiz daha da renklendi. Bu civarda oturan annelerin cocuklariyla ilgili konularda birbirine danismak, artik oynamadiklari oyuncaklari, kuculen giysilerini ve esyalarini satmak ya da ihtiyaci olanlara vermek amaciyla kurduklari bu grup, sokakta karsilastigimiz insanlari yabanci olmaktan cikarip, birbirine yaklastirdi.

Gecen yilbasini bir arkadaslarimizin evinde gecirecektik, acaba Leo’yu nerede yatirabiliriz diye kara kara dusunurken, bir komsumuz ben de seyahat yatagi var alin sonra getirirsiniz dedi. Yatagi almaya gittigimizde „kusura bakmayin ev biraz daginik ama iceri gelsenize“ diyerek bizi evinin salonuna davet etti … Esra’nin baby shower ini yaparken de yine buradaki komsularimizdan birinin masasini odunc aldik. Masayi birakmaya gittigimizde, cocuklarimizin ayni yasta oldugunu fark ettik ve yakin zamanda gorusme sozu alarak ayrildik. Daha gecenlerde karsi komsumuzun 9 yasindaki oglu Ralph kapimizi calip, artik oynamadigi oyuncaklari ve okumadigi kitaplari Leo’ya getirdi. Ortak ilgi alani olan cocuklar uzerinden kurulan iliskiler zamanla daha da keyifli bir hal aldi. Haftasonlari parkta, mahallenin cafesinde bulusmaya, selamlasmaya basladik.

Demem o ki, birbirimize yakinlasmak icin cok firsatimiz / bir o kadar da bahanemiz var aslinda… Raki sofrasinda olmasa da, yeni dostluklar kurmakta mumkun. Isyerinde, yasadigimiz mahallelerde, hayatin karsimiza cikardigi bu firsatlari degerlendirip, karsimizdakini anlamak icin caba gosterelim yeterki. Neticede insanlik paydasinda birlesiyoruz hepimiz. Farkliliklarimiz zenginlestiriyor bizi, birbirimizi taniyip, anladikca…

Yazimi cok sevdigim bir siirin dizelerini paylasarak noktaliyorum:

En uzak mesafe ne Afrika’dir, ne Cin, ne Hindistan, ne seyyareler, ne de yildizlar geceleri isildayan…

En uzak mesafe iki kafa arasindaki mesafedir birbirini anlamayan…”

Yeni bir haftaya, bir yabanciya merhaba diyerek baslamaniz dilegiyle…

Not: Siir Can Yucel’ in Herman Amato cevirisinden alinti…

 

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s